TAM DA ŞİMDİ
Günün çatısında baykuş
Kenarını hüzün kemirmiş bir ay
Sevinçler güz çimeni
Su/da hayal
Tam da şimdi öpmeliyim kaktüsü
Servilerin suretini yüklenip
Yel yepelek
Dudağından öpüyorken denizi
Unutmuş dağda gözünü
Yol görmüş bilge ırmak
Yüreğimle düşmeliyim yollara
Baş açık yalın ayak
Kan kokuları sürünmüş
Günsüz ölüm pazarlarken
Tarihten fırlamış hortlak
Tam da şimdi çözülmeli örgüsü
Kanlı karlarla yunmuş
Tımarsızlığa hükümlü
Munzur’un kızıl yelesi
Berivan kızın zülfü
Tam da şimdi sevmeliyim daha çok
Güvercin yarınlar için
Umudu dağlara düşmüş
Kimliği ölüm fermanı
Yaşamı sırtında kambur
Zulmün çatalında halkı
Kırbaçlanan ata ağlarken biri
Dökülen gözyaşlarında
Suya ermeli ayağım
Denizleri taşırmalı
Dalgalara kafa tutan bir damla
Tam da şimdi
Çığlık olmalıyım ayda
DAĞLARDA YAZI SOLMADAN
“ Henüz vakit varken gülüm ”
Nazım Hikmet
Havalanır Adana’dan koca
Bir tarla pamuk
Papaklanır dağlarının başına
Altında insanlar yaşar
Nasıl bir yaşamaksa
Yaşanır yaşanmasına
Kendin olamadan/da
Dağgülleri nasıl yaşıyorlarsa
Teneke saksılarda
Onlar ki direnmiş
Destan zamanlardan beri
Rus’un zulmüne
Başlarına ne çoraplar örülmüş
Alameti emperyalist farika
İnaklarından yemişler kazığın çatalını
Bir ucunda adı beye çıkmışlar
Kalın ucunda Osmanlı
Hainin iğvasına uyanlar çıkar elbet
İhanetlerini yazmaz onurlu hiçbir tarih
Ne ikinci ne de özyurtlarına
Adı karaya çıkmış denizin
Keşke bir dili olsa
Ve konuşsa
Anasının koynunda ölüsü kokmuş bebekler
Dağlarda yazı solmadan
Çölün örümcek ağını yırtsa bir çerkeskalem
Dillendirse Kafkaslı destanları
Uyandırsa Seteney’i Nartlar’ı
ATEŞİN SÖNMEZLİĞİ
Öz yurdumdan kovulmuşum
Denizlerde boğulmuşum
Dört kıtaya dağılmışım
Binlemişim Kafkasyamı
Gittiğim bütün ellerde
Estiğim özgür yellerde
Düştüğüm kanlı çöllerde
İnlemişim Kafkasyamı
Yurt edindiğim yerlere
Yayla tepe derelere
Odalara kilerlere
Sevdirmişim Kafkasyamı
Atlarımın sekisinde
Gönlümün ürpertisinde
Sevdaların terkisinde
Gezdirmişim Kafkasyamı
Kamçımın gümüş sapına
Koşumların tokasına
Yamçımın sıcaklığına
Gizlemişim Kafkasyamı
Mızıkamın nağmesinde
Oyunların büyüsünde
Maksime esrikliğinde
Düşlemişim Kafkasyamı
Umudun ölmezliğine
Özlemin dinmezliğine
Ateşin sönmezliğine
Közlemişim Kafkasyamı
Düğünlerde derneklerde
Sevinçlerde kederlerde
Ezgi ezgi perde perde
Söylemişim Kafkasyamı
Duygunun ipeklerine
Dağların çiçeklerine
Turnanın teleklerine
Sözlemişim Kafkasyamı
Guvaşe’nin sevdasına
Seteney’in kamasına
Nartlar’ın haylamasına
İşlemişim Kafkasyamı
GEBE GECELER
Ve kişnedi gecenin mimarı kısrak
İliklerinde tay meltem
Lale salınışında soluğu
Toynağı mor kıyısında
Akı karasının dulu bir yaşam
Nal sesleri aşka doğru
Ürktü düşleyip dünleri
Yük oldu yüreği ayaklarına
Burkuldu imarsız geçmişe dalıp
Salıverdi savrulan yelesini
Avunurken bin keşkeyle
Umudun yarınlı dalgalarına
Sesiyle kişner her kısrak
Karnında sakar bir tay
Alnında süzme fettan
Perçemine takılan ay
Yılkılar azmaz mı hiç
Kim kirletir söyleyin geceleri
Kim keser ipini ihanetlerin
Gecelerde kaç insandır bir insan
Hangisi çıkar sabaha
Aynalar kusmaz mı hiç
HİÇ NE KADAR
Nasıl da güldün o gün
Gül battığı yere kanar
Duvağından yeni çıkmış
Sarı bir gelinse ay
Doyamam gül işine
Kanamam hiç bir zaman
Nasıl da gündün o gün
Gün düştüğü yere kanar
Kabuğundan yeni çıkmış
Dağlı bir dilberse ay
Sayamam sevişine
Kanamam hiç bir zaman
Ne kadar dündün o gün
Dün gittiği yere kanar
Sunağından yeni çıkmış
Kanlı bir hançerse ay
Adanmam din işine
Kanamam hiç bir zaman
DANDİK BİR MASAL
Geriler’in Kara Şeri
“Bırak nazı meftunem
Ben Şerim’den ineyim
Sen de çöz liberini
Gel de halvet olalım”
Demiş bir liberAL’e
Baldudak şeri şeri
Liberal kıvırtarak
Kendince ince ince
Liboş hesap peşinde
Çözerek liberini
Demiş “AL beni al beni”
Hamle kılmış geline
Gözleri fıldır Şeri
Nâmesudken mesude
Mübarek bir zifafın
Çıkarırken keyfini
İnip sahibesinden
Atına binmiş hazret
Kılıncı çekip kından
Dehlemiş ŞeriATı
Dörtnala geri geri
Avunurken mehriyle
Muhterise Uyanık
Morartılmış tenini
İzlerken alık alık
Lâk lâk etmiş leylekçe
Ahali her gün gibi
Öyle ileri geri
ŞİMDİ
1/
Karnında kestanesi
Dal ucunda bir kirpi
What ilgi
Quelle alâka
Ne münasebet şimdi
2/
Bilgisayara uçmuş
Ölen virüsün tini
Var mı bir diyeceğin
Biyoloji bilimi
Hesaplar ters yüz şimdi
3/
Dil dile yüzyüzeyken
İletişimsiz insan
İnternet’çe sağlamış
Net’i bence şüpheli
Olamazlığı şimdi
4/
Ne çektiyse insanlık
Hep şu cep’lerden çekti
Apıştı karakutu
Göklerde yeni dehşet
Bip bipli cebel şimdi
ÖFKENİN YEDİ RENGİ
Ağaçlara düşüverdi Zerdüşt inanlı anka
Koru yapraklarda yandı
Zümrüte dönüştü güneş
Dağlara düşüverdi doğa oynaşlı yosma
Doruklarında morlandı
Döşlerinde süte dönüştü güneş
Ovalara düşüverdi başak yeleli kısrak
Teni toprağa kanadı
Algelinciklere dönüştü güneş
Bozkırlara düşüverdi çavlanı yalım ırmak
Batımında alazlandı
Yangına dönüştü güneş
Çöllere düşüverdi ıssızlığın narsultanı
Kızgın kumlarda yalandı
Kızılca bir buza dönüştü güneş
Denizlere düşüverdi Narkissos’un delikanı
Erguvana çalkalandı
Gecemavisine dönüştü güneş
Bir yerlere düşüverdi öfkenin yedirengi
Ağaçlar kendine bildi dağlar kendine
Ovalar kendine bozkır kendine
Çöller kendine bildi deniz kendine
Bilemedi birileri yürüdü hiçliğine
GÜLDİKEN
Körebe oyunlarında
Gökkuşağını dolayıp gözüme
Vaşaklarla oynaştım
Isırganotları aldım koynuma
Kadife gül niyetine
İmgelerle sırlanmış
Büyülü bir aynada
Venüs’ü gördü her biri
Her biri özüne yordu
Yazılmış aşk şiirini
Önce yaratıp yeniden
Sonra sevdim kadınları
Kendilerini sandılar
Benim kadınlarımı
Aşklar balon aslında
Kimilerini patlattım
Duman üfleyip içine
Saldım kimilerini
Renk renk balonlar
Şişirdim yeniden
Dörtmevsimbirçocuk gibi
TÜRKÜ - KÜRDÜ
Dil düşünce kendisidir insanın
Güzelliği renkleriyle sürerken
Söylenenler sözüm üste
Ünlerim türküleri
Türkü olsun kürdü olsun dilcanın
Yakılanlar anadolu tüterken
Söyleyenler gözüm üste
Dinlerim kürdileri
MASALAR
Dostluğa kızarırken damarlarımda akı
Sunulurken yürekler erenler masasına
Çoğaldım çoğullaştım
Kutsadım geceleri
Yozluğa bozarırken suratlarında rakı
Konulurken kimlikler mezenin tabağına
Azaldım azıllaştım
Yoksadım niceleri
Şiire kızışırken dudaklarımda yakı
Benlenirken imgeler aşkların yanağına
Çağladım çağıldadım
Yutmadım heceleri
GURBET O ESKİ GURBET
Otuz altı yıl önce salınmış sularına
Yana kana kanaya
İçmiştim pınarından
Asarak her dalına birer mendil gözyaşı
Bana bana tadına
Geçmiştim yollarından
Suskunluğu tetikte yılanı namludaymış
Çıldırdı çıngırağı
Kanattı bu gidişte
Derinimdeki nehre karıştı çocukluğum
Olup bir yanık türkü
Gülyangını hüznüyle
Kırgın yarım gönülle çağlayan bir ırmağın
Akışındaki hasret
Neyi nasıl anlatır
Yangınlarda bir güle
Kendi yalnızlığına kanatlanan kartalın
Uçuşundaki gurbet
Ne söyler ne söyletir
Kafeslerde bülbüle
BİR TURNA KADIN
Yarımlığıyla yüzleşir apansız
İki dize bir merhaba
Bir ozan soluğuyla
Gülü yangın yangını güle hasret
Eller ocağında yanar ateşi
Yarısına yaban yaşayan yarım
Küskün dudusuymuş külden dağların
Gönlünün kilidine sürülünce sözlerim
Bıldırcınlar kanatlanır bir yerde
Maral dizeler otarır dudağı
Dilpınarının başında şiirler
Öyle sar öyle sarıl
Kamaşsın kemiklerim
Öyle sev öyle dokun
Kemana dönsün bedenim
Öyle öp öyle öp ki
Yaya gerilsin tellerim
Turna aşkını desenler zamana
Sevdarengine boyar da günleri
Yazar baharını kışlar üstüne
Çağıl çağıl taşar gönülden kadın
SUYUNU GÜLLERE SAKLA
Rüzgârlar geri dönende
Bana esen bir yüzle
Kayaların kulağına fısılda
Nevruz gülüş taktığını
Dağların bakışlarına
Yağmurlar geri dönende
Bana duru bir yüzle
Derle tekil türküleri
Damlaların kulağına fısılda
Arıların ballı imecesini
Irmaklar geri dönende
Bana bilge bir yüzle
Gönenci kan dikenlerin
Kanama toprağına
Suyunu güllere sakla
Denizler geri dönende
Bana mavi bir yüzle
Dönek yakamozları geç
Yarınlara yar olacak
Ay doldur dalgalarına
Sevinçler geri dönende
Bana pembe bir yüzle
Sesle ormangönülleri
Çimen üste çiy gülerken
Bana çoğul bir yüzle gel
Gül hep aynı tende solmaz
Kendini açanda gün
Örgütle kışı baharı
Bana güneş bir yüz gel
TAM DA ŞİMDİ
Günün çatısında baykuş
Kanadını hüzün kemirmiş bir ay
Sevinçler güz çimeni
Su da hayal
Tam da şimdi öpmeliyim kaktüsü
Selvilerin suretini yüklenip
Yel yepelek
Dudağından öpüyorken denizi
Unutmuş dağda gözünü
Yolgörmüş bilge ırmak
Yüreğimle düşmeliyim yollara
Baş açık yalınayak
Kan kokuları sürünmüş
Günsüz ölüm pazarlarken
Tarihten fırlamış hortlak
Tam da şimdi çözülmeli örgüsü
Kanlı karlarla yunmuş
Tımarsızlığa hükümlü
Munzur’un kızıl yelesi
Berivan Kız’ın zülfü
Tam da şimdi sevmeliyim
Güvercin yarınlar için
Umudu dağlara düşmüş
Kimliği ölüm fermanı
Yaşamı sırtında kambur
Zulmün çatalında halkı
Kırbaçlanan ata ağlarken biri
Dökülen gözyaşında suya ermeli ayağım
Denizleri taşırmalı
Dalgalara kafa tutan bir damla
Tam da şimdi çığlık olmalıyım ayda
GÜLPENÇE
Pençen gül/dü yüreğimde
Açamaz gülün gününde
Kanayan her kızıl gül/de
Pençen güldü yüreğimde
Gözün gül/dü gözlerimde
Solamaz gülün gününde
Işıyan her ateş gül/de
Gözün güldü gözlerimde
GÜNEŞE YÜRÜYEN ADAM
Oğlak-kuzu otlatırken kurtları
Ağaç dalında dut yerken kuşları
Ve çimerken derelerde
Düşledi denizleri
İlkokul sıralarında cellat yüzlü
Derme çatma öğretmence
Karartılırken dünyası
Cennetten yer kapmak için
Bir imamın tedrisinde
Sökerken herkesten önce
Anlamadan elif be’yi
Çocuk aşkıyla düşledi
Sokaklarda oynamayı
Okuyup adam olmaya (!)
Yürürken belboyu karda
On beş gözü yaşlı saat
Ağzı oruç ve donarken elleri
Türkülerden soyunup
İçine dolarken gurbet
Anasının dayağını düşledi
Ev kaçkını yeni yetme bir ferhat
Sallıyorken balyozunu
Ve genç teri akıyorken
Sömürgen kesesine
Adl-i İlahi denilen
Büyük yalanı düşledi
Aç biilaç savrulurken
Barınaksız kentin sokaklarında
Kovalamaca oynarken satılmışın itleriyle
Hergün daha da ışırken bilinci
Bir batında üç kanayan şafakta
İnsan derisi bürünmüş
Sürüngenlere verirken
Kuşağından üç fidanı
Nazım’ın gözlerinde büyük hasreti düşledi
Kanayan ocaklarda
Direnirken zamansız ölümlere
Kurşunları söndürürken bedeni
Karartılan eylül sonu
Son kızılını giyerken kasımda
Onur’un yiğit Erdost'u
Fidanlar odun olurken
Temmuz yangınlarına
Şiire vurdu isyanı
“Sanılmasın kesildiler
Yarınlara adanmıştır
Che’nin onurlu elleri”
Diyebilmeyi düşledi
Abc’nin Ç’si dediler ona
Denizlerin özlemiyle
Sellenip akarken ömrü
Ne bilsindi dağlara kar
Yollara çığ düşecek
Ne bilsindi
Yıllar yılı kanayacak
Devrimcilerin dilleri
Payına düşen düştü
Güneşe yürüyen adam
Yüreği zaten dolu
Bir gün çıkagelirse
Çantası güneş dolu
Vallahi de şaşırmam
Yapar mı yapar deli
SORGUÇ
Süleyman’a secdedeyken mahlukat
Davudi bir sesle söylenir ninnim
Musa’nın elinde asa
Sıpa’nın sırtında İsa
Hira dağında pusuda Muhammet
Ötelerin gazabını haykırır
Ateşin hırsızına
Tanrılar tanrısı Zeus
Yehovanın Şahitleri kuşatır bir yanımı
Havariler sarar öbür yanımı
Sabırsız yolumu gözler
Arabatları sırtında
Yalınkılıç Sahabeler
Bekâret kemerlerine yıldırımlar düşesi
Dinlerin karanlığında
Göz açıp kapayana
Mağaramı perdeleyen örümceği
Aşmaya yetmedi gücüm
Onca yüzyıldan beri
Nasıl peydahlandı Musa
Meryem’in de vardır bir Firavun’u
Mesih İsa’dan kime ne
Asıl şairler piçtir
İşi neydi Freud’un bu dizede
İlk örtünen Sümerli Başrahibe
Uğraşı insanın kadim mesleği
Havva için mi soyunur bir yılan
Ne demeye çiçek açar
Ne kadar müstehcendir
Tüylü sulu bir şeftali
Umurunda mıdır postal sesler
Daim benini mi soyunur kadın
Neden çırılçıplaktır aynanın karşısında
Hangi sevişmeler orospuluktur
Etin okkası kaç para
Ferhat niye deldi sahi dağları
Bir ah’la mı dönüştü küle Kerem
Nasıl bir aşkın kurbanı mabette
Mevlana’yla halvetteyken Tebrizi
Kuyruğunu neden bırakıp kaçar
Kayada bir kertenkele
Bir akrep ne zaman sokar kendini
Kurbağalar ne zaman dalar suya
File kim fısıldar öleceğini
Balinalar neden intihar eder
Neden zıplar havaya
Suda bir yunus balığı
Köze basmış aptal gibi
Ya insanlar neyin telaşındadır
Gökler çiziyorsa kaderlerini
Güneş ne zaman hallaçtır
Bulutlar ne zaman pamuk
Ne zaman kopar kirişi
Ne zaman paslanır yay
Heradot kime dölledi tarihi
kimin uçkurunu çözdü iskender
neden böyle kalabalık
çanakkale bayırları
Cehennemden neden korkar yoksullar
Aklar mı aldatır mı
Ganj’ın bulanık suları
Hangi nehir akar gözüne doğru
Hangi taş yosun bağlamaz
Nasıl İngilizce bilir
Dağlı bir Pakistanlı
Ne zaman nankör zavallı
Ne zaman insandır insan
Ne zaman aş ekmektir
Ne zaman kanlıdır Fırat
Diller ne zaman çözülür ağıda
Türküler nasıl kanatır kendini
Suçsuzluğuna mı ağlar bir ırmak
Meşe ne zaman hükmeder demire
Ne zaman dost nasıl düşmandır ateş
Hangi yangınla karadır tarihe
Açdoyuran otluğunu unutarak madımak
Ne türden bir yaratıktır
Hangi anadan doğar
Ne zaman indi yaşama masaldan
Kendisiyle yüzleştiği için mi
Canavardan korkar insan
ÇOCUKTUM
Çocuktum uçardım geceler boyu
Uçardım düşlerimde
Ne çok kızardım Tanrı’ya
Cehennemi varmış diye
Terden don-gömlek giyinir
Yangınıma su serperdim
Anamın döşlerinde
Hem uyur hem uçardım
Hem görürdüm nasılsa
Sütle yunmuş sevgiyi
Günde üç öğün döven
Anamın gözlerinde
Çocuktum sayıklardım
Söverdim ana avrat
Başıma biten anam
Bismillahlar çekerdi
“Karakula görüyon
uyan çocuğum” derken
Çocuktum dövüşürdüm
Güçsüzleri alırdım
Devlerin ellerinden
Sevinç çığlıklarıyla
Fırlarken uykulardan
Başucumda bulurdum
Anamı hep gülerken
KAPRİSİ KARADENİZİN
Tıplamış burnundan düşmüş
Denizin
Bir bakarsın çarşaf sermiş
Ürgüler
Bir bakarsın karayeldir
Irgalar
Bir yüzü yeşili yamaçlarının
Öteki kaprisi karadenizin
Ben şemsiye açmasını bilemem
O yağacak zamanı
Havası uyy havası
İnadı uçurum geçer
Sevdalık arasına
Yürek kumsala savrulmuş
Balıklar pahasına
Fırtınalar koparır
Fındıkkabuğu suda
Kuşkusu korsan kaması
Yırtılır yelkenlerim
Ömrümüz kaç kulaç çeker
Tek yumurtanın ikizi
Mart ayı-sevgili yarim
GÖZLERİN
Göz değil senin gözlerin
Çöl kuşluğunda süzülen
Çatal kılıç çekmiş şahin
Göz değil senin gözlerin
Sis içinde ikiz çığlık
Közlere kesmiş özlemin
Göz değil senin gözlerin
Keşiş hilesi kuşanmış
Kerem yangınında gizlin
Göz değil senin gözlerin
Körük ağzında sabırsız
Ham çelik çifte hançerin
Gözlerin göz değil senin
İsyanın kadınca adı
Uçurumlarda gözlerin
ADRESİ ACILARIN
Cenhennemliktir doğuştan şairler
Adlarını hiç bir sütuna geçmez
Veresiye azap satan defterler
Acıların adresi ötelere yolcuyum
Yatmazlığım düne uyanmamaktır
Alların basmadığı uykuya nöbetteyim
Yüksünmeden taşırım odunumu
Yangınımda karanlığın suyu ısınır
Yasakların dalına asacağım donumu
Deli bir damla olurum ansızın
İttirip inakları cadı kazanlarını
Kızgın yağına damlarım yalanın
Buhurcular tütsülerken yaşamı
Yıldırımlara aşersin imgeler
Şiir emzirir güneşli zamanı
Dize namluyla gelince gözgöze
Günsüzlüğüyle yüzleşir körkurşun
Şifa niyetine kanar her dize
SAYIKLAMALAR
1/
Elden düşme bir umutla
Beş onluk harcayıp
İki solukta
Ellinci eylülü koydum hurcuma
2/
Anam en çok beni döver
En çok beni severdi
“İflah olmaz deli”ydim
“N’olacak halin” derdi
Kör koyunlar gözünde
Bir başak kılçığıyım
3/
Dünya bir meyhaneyse
Ve bir dünyaysa meyhane
Ne işim var bu hanede
Gidişim gelişimden
Daha saygın değilse
4/
Kırıkdüşler bütünüdür yaşanan
Kimisinin görmediği
Basan alı pembe görür kimisi
Kimisine aydınlık karabasan
5/
Turnalar nakış düşer
Gökyüzü kasnağına
Deseni göç
Rengi göçmen
Kirpiklerim kanat
Gözlerim göçmen
6/
Zaman günbatımıysa
Adsız hüzünler
Doluşur koynuma
Ay dediğin
Esmer tende
Beyaz ben
7/
Unuttum unutmayı
Gönül vereliberi
Şiir demini alsın
Semavere kondurdum
Haşarı sözcükleri
8/
İmgeler sarmaşığı
Sarılır aydalına
Dizeler gündoğdurur
Yarınların falına
9/
Üç bininci yılın tanöncesinde
Tamtam davullarına gerilir yüreğim
Sanal huriler uğruna
Yanar gözbebeklerim
10/
Bir ırmağın saçlarını taradım
Topuz yaptım gecenin ensesine
Kafdağı’nın yamacında
Kelebek ömrü biçildi gönlüme
11/
Es be allı poyrazım
Şöyle turna gönlümce
Arınsın dalyarınlar
Düncül çürümüşlerden
Dağların gözyaşıdır
Ağıtlarla çağlayan
Denizin özleminde
Günlerim gelmeze düşer
İnsanın sığlığında
Bütün akşamlar temmuz
Semah döner alevler
Kana kanmaz bin türlü
Dinlerin dölü kinler
13/
Tanrı’nın kara mandası
Ölmüş birinde günün
Yaş gönüne mahpuslayıp yaşamı
Asıvermiş güneşine çölünün
14/
Erilmez güneş gönlümü
Sürgün ettim gökyüzüne
Gökyüzü düşüverdi
Suyuyüzü gözlerine
15/
Evler göz göz
Gözler camgöz
Camgözler birbirine
Hesap içinde yangöz
Gözlere kıstırılmış
İçine akan gözler
Göz göze baka baka
Hangi gözleri gözler
Nasıl gözdeş olur ki
Dildeş olmayan gözler
16/
Kavağın yosmalığından
Rüzgârlar sorumludur
Yeller esmese de salınır kavak
Nereden bakarsan bak
Kösnüllüğü
Bir kısrak kutsayabilir ancak
17/
Boş yere sürtüklenme
Kırıtma yosma kavak
Koskocaman çakırgöz
Ateşten bakışını
Dikmişken üzerime
Kuşlar ninni söylerken
Bir yazın öğlesinde
Oynaşamam seninle
Bakışlarımla seviş
Ellerim bana gerek
Dokunma ellerime
18/
Alalacakaranlığın
Kırlangıç telaşında
Olamıyorsan bile
Binde biri kadar çırpın
Karanlığı yırtmak için
19/
Kırmızı, kan
Yeşil, serap
Tanımaz bir başka renk
Doğruluk simgesi deve
Velinimeti örümcek
20/
Aşkları düşlere kurban
Kızkurusu telaşında
Salınmalarda sokaklar
Her esen yelle oynaşır
Sürtünür bütün kuşlara
Yitik günler acısıyla
İçgeçirir kanatlara
21/
Einstein’ın olmadığı
Zamanlara rastlarmış
Aşkların atomluğu
Evvel zaman içinde
Bilinç saman içinde
Deve ninni söylerken
Örümcek hamak örmüş
Beyin tuman içinde
Bütün çiçekler orospu
Meyveler veled-i zina
22/
Rakıyı karalayan
Beyni karadonda softa
İster cennet ırmağında
Beş vakit yüzünü yu
İster kırklan zemzemle
Ağartmaz yüzünü su
23/
Şu küpü dolduran akça
Şu yayık yayan kalça
Şu küllerine yanan köz
Şu açlığa bağıran göz
Şu yatağa atılan kız
Şu zıpçıktı iri yıldız
Şu kaz çığlıklı molla
Şu bohçalanmış kafa
Şu aygır peşinde kısrak
Bu çürümüş akan ırmak
24/
Bir köpeğimiz vardı
Vara yoğa havlardı
Nenem kapıdan kovdu
Karnını bizden önce
Doyurduğu da vardı
25/
Zır dedi birileri
Körkuyularda biri
Çama çıkılırdı hani
Çam ağacı çam ağacı
Kirpiklerin gün eler
Yangınlarda kavrulurken
Yazgın ne çok bize benzer
26/
Göklerin sicimlerinden
Örülü ejderhalar
Akar dereler boyu
Günün karşı bayırında
Geçitsizliğim dolanır boynuma
Düşlerim kurur çeker
Islaklığa tutuklanır gözlerim
27
Pelteleşmiş gökyüzüne
Birazcık deniz katın
Maviye diş bileyen
Morarmışlara inat
Moru güllere bırakın
28/
Ellisine dayanmışken merdiven
Ev kaçkını
Sokak çocuğuysam ben
Yasaklı oluşumdur
Sokakta olmak varken
29/
Ha deyince atlanılmaz
Samur yele kısrağa
Geçti mevsimi çağlanın
Et kemiğe yakın gerek
İsterik aytabakta
Yebenisi kabarmış
Közüstünde kaburga
30/
Bar kümesin entelcesi
Gün batarken
Doluşur entelcikler
Dişileri gülük gülük yapışkan
Erkekler kabarır burunlar uzar
Nilüferlerle donanır bataklık
Gün doğar çırılçıplak
Bütün oyunu bozar
31/
Bir yudum dostluğun tadı
Artısı sevişmeler
Sevinç uğradı apansız
Tam da ben hüzünleydim
Biri gülen bir mavilik
Biri solgun bir mavişlik
32/
İnancım olsaydı hâlâ
Canınız cennete derdim
Tartışılır cennetliği
Elbette sizden sonra
33/
“Yalnızlık paylaşılmaz”
mış
Deme Özdemir Âsaf
Şair abi deme be
Kanama bağımlısı
Bölüşümsüz dünyada
Benim her gün kendimle
Paylaştığım ne
34/
Türküsüz türk
Ağıtsız kürt
Kansız faşist
Haramsız bir kapitalist
Doğmuşsa yeryüzüne
Ben dinozorum elbet
35/
Sözcükler dilini yutar
Çatkapı sevdalarda
Kardan gelinlik içinde ağaçlar
Benzer düşlerde kızlara
36/
Pire çıkarlar uğruna
Yakılır yorganlarım
Sırtımda deli gömleği
Kırk yamalı bir yaşam
Çekilir bir ipliği
Kalırım çırılçıplak
Köşeliye çıkar ismim
-Boyunuza boz iplikler-
Demeye varmaz dilim
37
Üşütülmüş günlerde
Örtüle yüreğini
Mey olup yaşam rengi
Islan dudaklarımda
Ak coş çağla durul durult
Ne yoğalt yarınları
Ne yarına bel bağla
38/
Karanlığa yumulunca gözlerim
Yüreğine daral gelir uykumun
Kişner eşinir tay gibi
Ilgar kızıltanlara
Alnında akıtma sakar
Ayaklar çapraz sekili
39/
Bir göçmenin gözleri olmalıyım
Kanatlarım hükmetmeli zamana
Geçmeliyim son dağı
Son göle varmalıyım
Yangınına su taşımalı gagam
Alevlerle sona koşan ormana
40/
Dolanırım ürkek deli
Yığınlı mekanlarda
Bebeksiz gözlerle
Süzer insanlar
Şiiri terkisinde
Doludizgin yüreğim
Dalgası yedeğinde
Başıboş bir tekneyim
41/
Yertanrıça’nın teri
Gözyaşı Göktanrı’nın
Birisi gri ağlar
Çimen çiçek güler biri
42/
Sevdası bohçasında
Bohçası dal ucunda
Gönlümü yoldaş alıp
Çiçeği dağa kaldırır
Dağlar konuk alınca
43/
Çine bir kafkas çiçeği
Akpınar’ın kıyısında
Torosların gelinciği
Çine Nimetti bozkırda
44/
İnsanlarım kurak bir çukurova
Yüreğim temmuzda ırgat
Yağlı kurşunlara gelesi günler
İlkyazı ağartısız anadolu eviyim
45/
Günevveli harcamış ateşini
Küllenmiş dağlı öfkesi
Yaslarda itten pişman
Karanlığa adanmış
Salyalı şölenlerde
Yozkurtlar uluşur yamaçlarında
Etekleri elden ele
Kirlenir gözdeleri
Dumanrengi peçelere bürünür
Yarasına kar basar
Susar Erciyes
46/
Rengine ağlayan bulut
Açıldığına yanan gök
Güneşin hırsızı ay
Asalağı gezegen
Doğumuna pişman bebek
Baharına düşman çiçek
Ne çıkacak dağım kaldı
Ne de benim bu kentler
Varoş koydular adını
Tükenen Anadolu’nun
47/
Hey
Dedi kağıt kaleme
Baharla yazla beni
Bağım ben bostanım ben
Uyandı yekindi kalktı
Deryalara daldı kalem
Hey
Dedi kağıda kalem
Ağırla nazla ben
Bağbanın ıssınım ben
Taylandı şahlandı kalktı
Bulutları çaldı kalem
48/
Sarılar giyindiğinde
Tırnakları bedenimde
Öyle bir kadındır iğde
49/
Su/da yürür dediler
İzini sürdüm sularda
Çöl oldum
İzini sürdüm suların
Göl oldum
Ne sularda izin vardı
Ne de sulardan bir iz
50/
Bir şiir ya/nar içimde
Kıpkızıl yarılır ya/nar
Çığlıklar ya/nar içimde
Dağılır avcumda ya/nar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder