www.google.com

bilalkayabay.blogspot.com

25 Eylül 2009 Cuma

ÖFKENİN 7 RENGİ

TAM DA ŞİMDİ

Günün çatısında baykuş
Kenarını hüzün kemirmiş bir ay
Sevinçler güz çimeni
Su/da hayal
Tam da şimdi öpmeliyim kaktüsü

Servilerin suretini yüklenip
Yel yepelek
Dudağından öpüyorken denizi
Unutmuş dağda gözünü
Yol görmüş bilge ırmak

Yüreğimle düşmeliyim yollara
Baş açık yalın ayak
Kan kokuları sürünmüş
Günsüz ölüm pazarlarken
Tarihten fırlamış hortlak

Tam da şimdi çözülmeli örgüsü
Kanlı karlarla yunmuş
Tımarsızlığa hükümlü
Munzur’un kızıl yelesi
Berivan kızın zülfü

Tam da şimdi sevmeliyim daha çok
Güvercin yarınlar için
Umudu dağlara düşmüş
Kimliği ölüm fermanı
Yaşamı sırtında kambur
Zulmün çatalında halkı

Kırbaçlanan ata ağlarken biri
Dökülen gözyaşlarında
Suya ermeli ayağım
Denizleri taşırmalı
Dalgalara kafa tutan bir damla
Tam da şimdi
Çığlık olmalıyım ayda


DAĞLARDA YAZI SOLMADAN

“ Henüz vakit varken gülüm ”
Nazım Hikmet
Havalanır Adana’dan koca
Bir tarla pamuk
Papaklanır dağlarının başına
Altında insanlar yaşar
Nasıl bir yaşamaksa
Yaşanır yaşanmasına
Kendin olamadan/da
Dağgülleri nasıl yaşıyorlarsa
Teneke saksılarda

Onlar ki direnmiş
Destan zamanlardan beri
Rus’un zulmüne
Başlarına ne çoraplar örülmüş
Alameti emperyalist farika

İnaklarından yemişler kazığın çatalını
Bir ucunda adı beye çıkmışlar
Kalın ucunda Osmanlı
Hainin iğvasına uyanlar çıkar elbet
İhanetlerini yazmaz onurlu hiçbir tarih
Ne ikinci ne de özyurtlarına

Adı karaya çıkmış denizin
Keşke bir dili olsa
Ve konuşsa
Anasının koynunda ölüsü kokmuş bebekler
Dağlarda yazı solmadan
Çölün örümcek ağını yırtsa bir çerkeskalem
Dillendirse Kafkaslı destanları
Uyandırsa Seteney’i Nartlar’ı

ATEŞİN SÖNMEZLİĞİ

Öz yurdumdan kovulmuşum
Denizlerde boğulmuşum
Dört kıtaya dağılmışım
Binlemişim Kafkasyamı

Gittiğim bütün ellerde
Estiğim özgür yellerde
Düştüğüm kanlı çöllerde
İnlemişim Kafkasyamı

Yurt edindiğim yerlere
Yayla tepe derelere
Odalara kilerlere
Sevdirmişim Kafkasyamı

Atlarımın sekisinde
Gönlümün ürpertisinde
Sevdaların terkisinde
Gezdirmişim Kafkasyamı

Kamçımın gümüş sapına
Koşumların tokasına
Yamçımın sıcaklığına
Gizlemişim Kafkasyamı

Mızıkamın nağmesinde
Oyunların büyüsünde
Maksime esrikliğinde
Düşlemişim Kafkasyamı

Umudun ölmezliğine
Özlemin dinmezliğine
Ateşin sönmezliğine
Közlemişim Kafkasyamı

Düğünlerde derneklerde
Sevinçlerde kederlerde
Ezgi ezgi perde perde
Söylemişim Kafkasyamı

Duygunun ipeklerine
Dağların çiçeklerine
Turnanın teleklerine
Sözlemişim Kafkasyamı

Guvaşe’nin sevdasına
Seteney’in kamasına
Nartlar’ın haylamasına
İşlemişim Kafkasyamı


GEBE GECELER

Ve kişnedi gecenin mimarı kısrak
İliklerinde tay meltem
Lale salınışında soluğu
Toynağı mor kıyısında
Akı karasının dulu bir yaşam
Nal sesleri aşka doğru

Ürktü düşleyip dünleri
Yük oldu yüreği ayaklarına
Burkuldu imarsız geçmişe dalıp

Salıverdi savrulan yelesini
Avunurken bin keşkeyle
Umudun yarınlı dalgalarına

Sesiyle kişner her kısrak
Karnında sakar bir tay
Alnında süzme fettan
Perçemine takılan ay
Yılkılar azmaz mı hiç

Kim kirletir söyleyin geceleri
Kim keser ipini ihanetlerin
Gecelerde kaç insandır bir insan
Hangisi çıkar sabaha
Aynalar kusmaz mı hiç


HİÇ NE KADAR

Nasıl da güldün o gün
Gül battığı yere kanar

Duvağından yeni çıkmış
Sarı bir gelinse ay

Doyamam gül işine
Kanamam hiç bir zaman

Nasıl da gündün o gün
Gün düştüğü yere kanar

Kabuğundan yeni çıkmış
Dağlı bir dilberse ay

Sayamam sevişine
Kanamam hiç bir zaman

Ne kadar dündün o gün
Dün gittiği yere kanar

Sunağından yeni çıkmış
Kanlı bir hançerse ay

Adanmam din işine
Kanamam hiç bir zaman


DANDİK BİR MASAL

Geriler’in Kara Şeri
“Bırak nazı meftunem
Ben Şerim’den ineyim
Sen de çöz liberini
Gel de halvet olalım”
Demiş bir liberAL’e
Baldudak şeri şeri

Liberal kıvırtarak
Kendince ince ince
Liboş hesap peşinde
Çözerek liberini
Demiş “AL beni al beni”
Hamle kılmış geline
Gözleri fıldır Şeri

Nâmesudken mesude
Mübarek bir zifafın
Çıkarırken keyfini
İnip sahibesinden
Atına binmiş hazret
Kılıncı çekip kından
Dehlemiş ŞeriATı
Dörtnala geri geri

Avunurken mehriyle
Muhterise Uyanık
Morartılmış tenini
İzlerken alık alık
Lâk lâk etmiş leylekçe
Ahali her gün gibi
Öyle ileri geri

ŞİMDİ

1/
Karnında kestanesi
Dal ucunda bir kirpi
What ilgi
Quelle alâka
Ne münasebet şimdi

2/
Bilgisayara uçmuş
Ölen virüsün tini
Var mı bir diyeceğin
Biyoloji bilimi
Hesaplar ters yüz şimdi

3/
Dil dile yüzyüzeyken
İletişimsiz insan
İnternet’çe sağlamış
Net’i bence şüpheli
Olamazlığı şimdi

4/
Ne çektiyse insanlık
Hep şu cep’lerden çekti
Apıştı karakutu
Göklerde yeni dehşet
Bip bipli cebel şimdi


ÖFKENİN YEDİ RENGİ

Ağaçlara düşüverdi Zerdüşt inanlı anka
Koru yapraklarda yandı
Zümrüte dönüştü güneş

Dağlara düşüverdi doğa oynaşlı yosma
Doruklarında morlandı
Döşlerinde süte dönüştü güneş

Ovalara düşüverdi başak yeleli kısrak
Teni toprağa kanadı
Algelinciklere dönüştü güneş

Bozkırlara düşüverdi çavlanı yalım ırmak
Batımında alazlandı
Yangına dönüştü güneş

Çöllere düşüverdi ıssızlığın narsultanı
Kızgın kumlarda yalandı
Kızılca bir buza dönüştü güneş

Denizlere düşüverdi Narkissos’un delikanı
Erguvana çalkalandı
Gecemavisine dönüştü güneş

Bir yerlere düşüverdi öfkenin yedirengi

Ağaçlar kendine bildi dağlar kendine
Ovalar kendine bozkır kendine
Çöller kendine bildi deniz kendine

Bilemedi birileri yürüdü hiçliğine


GÜLDİKEN

Körebe oyunlarında
Gökkuşağını dolayıp gözüme
Vaşaklarla oynaştım
Isırganotları aldım koynuma
Kadife gül niyetine

İmgelerle sırlanmış
Büyülü bir aynada
Venüs’ü gördü her biri
Her biri özüne yordu
Yazılmış aşk şiirini

Önce yaratıp yeniden
Sonra sevdim kadınları
Kendilerini sandılar
Benim kadınlarımı

Aşklar balon aslında
Kimilerini patlattım
Duman üfleyip içine
Saldım kimilerini
Renk renk balonlar
Şişirdim yeniden
Dörtmevsimbirçocuk gibi


TÜRKÜ - KÜRDÜ

Dil düşünce kendisidir insanın
Güzelliği renkleriyle sürerken

Söylenenler sözüm üste
Ünlerim türküleri

Türkü olsun kürdü olsun dilcanın
Yakılanlar anadolu tüterken

Söyleyenler gözüm üste
Dinlerim kürdileri

MASALAR

Dostluğa kızarırken damarlarımda akı
Sunulurken yürekler erenler masasına
Çoğaldım çoğullaştım
Kutsadım geceleri

Yozluğa bozarırken suratlarında rakı
Konulurken kimlikler mezenin tabağına
Azaldım azıllaştım
Yoksadım niceleri

Şiire kızışırken dudaklarımda yakı
Benlenirken imgeler aşkların yanağına
Çağladım çağıldadım
Yutmadım heceleri


GURBET O ESKİ GURBET

Otuz altı yıl önce salınmış sularına
Yana kana kanaya
İçmiştim pınarından

Asarak her dalına birer mendil gözyaşı
Bana bana tadına
Geçmiştim yollarından

Suskunluğu tetikte yılanı namludaymış
Çıldırdı çıngırağı
Kanattı bu gidişte

Derinimdeki nehre karıştı çocukluğum
Olup bir yanık türkü
Gülyangını hüznüyle

Kırgın yarım gönülle çağlayan bir ırmağın
Akışındaki hasret
Neyi nasıl anlatır
Yangınlarda bir güle

Kendi yalnızlığına kanatlanan kartalın
Uçuşundaki gurbet
Ne söyler ne söyletir
Kafeslerde bülbüle


BİR TURNA KADIN

Yarımlığıyla yüzleşir apansız
İki dize bir merhaba
Bir ozan soluğuyla

Gülü yangın yangını güle hasret
Eller ocağında yanar ateşi
Yarısına yaban yaşayan yarım
Küskün dudusuymuş külden dağların

Gönlünün kilidine sürülünce sözlerim
Bıldırcınlar kanatlanır bir yerde
Maral dizeler otarır dudağı
Dilpınarının başında şiirler

Öyle sar öyle sarıl
Kamaşsın kemiklerim
Öyle sev öyle dokun
Kemana dönsün bedenim
Öyle öp öyle öp ki
Yaya gerilsin tellerim

Turna aşkını desenler zamana
Sevdarengine boyar da günleri
Yazar baharını kışlar üstüne
Çağıl çağıl taşar gönülden kadın


SUYUNU GÜLLERE SAKLA

Rüzgârlar geri dönende
Bana esen bir yüzle
Kayaların kulağına fısılda
Nevruz gülüş taktığını
Dağların bakışlarına

Yağmurlar geri dönende
Bana duru bir yüzle
Derle tekil türküleri
Damlaların kulağına fısılda
Arıların ballı imecesini

Irmaklar geri dönende
Bana bilge bir yüzle
Gönenci kan dikenlerin
Kanama toprağına
Suyunu güllere sakla

Denizler geri dönende
Bana mavi bir yüzle
Dönek yakamozları geç
Yarınlara yar olacak
Ay doldur dalgalarına

Sevinçler geri dönende
Bana pembe bir yüzle
Sesle ormangönülleri
Çimen üste çiy gülerken
Bana çoğul bir yüzle gel

Gül hep aynı tende solmaz
Kendini açanda gün
Örgütle kışı baharı
Bana güneş bir yüz gel


TAM DA ŞİMDİ

Günün çatısında baykuş
Kanadını hüzün kemirmiş bir ay
Sevinçler güz çimeni
Su da hayal
Tam da şimdi öpmeliyim kaktüsü

Selvilerin suretini yüklenip
Yel yepelek
Dudağından öpüyorken denizi
Unutmuş dağda gözünü
Yolgörmüş bilge ırmak

Yüreğimle düşmeliyim yollara
Baş açık yalınayak
Kan kokuları sürünmüş
Günsüz ölüm pazarlarken
Tarihten fırlamış hortlak

Tam da şimdi çözülmeli örgüsü
Kanlı karlarla yunmuş
Tımarsızlığa hükümlü
Munzur’un kızıl yelesi
Berivan Kız’ın zülfü

Tam da şimdi sevmeliyim
Güvercin yarınlar için
Umudu dağlara düşmüş
Kimliği ölüm fermanı
Yaşamı sırtında kambur
Zulmün çatalında halkı

Kırbaçlanan ata ağlarken biri
Dökülen gözyaşında suya ermeli ayağım
Denizleri taşırmalı
Dalgalara kafa tutan bir damla
Tam da şimdi çığlık olmalıyım ayda


GÜLPENÇE

Pençen gül/dü yüreğimde
Açamaz gülün gününde

Kanayan her kızıl gül/de
Pençen güldü yüreğimde

Gözün gül/dü gözlerimde
Solamaz gülün gününde

Işıyan her ateş gül/de
Gözün güldü gözlerimde


GÜNEŞE YÜRÜYEN ADAM

Oğlak-kuzu otlatırken kurtları
Ağaç dalında dut yerken kuşları
Ve çimerken derelerde
Düşledi denizleri

İlkokul sıralarında cellat yüzlü
Derme çatma öğretmence
Karartılırken dünyası
Cennetten yer kapmak için
Bir imamın tedrisinde
Sökerken herkesten önce
Anlamadan elif be’yi
Çocuk aşkıyla düşledi
Sokaklarda oynamayı

Okuyup adam olmaya (!)
Yürürken belboyu karda
On beş gözü yaşlı saat
Ağzı oruç ve donarken elleri
Türkülerden soyunup
İçine dolarken gurbet
Anasının dayağını düşledi

Ev kaçkını yeni yetme bir ferhat
Sallıyorken balyozunu
Ve genç teri akıyorken
Sömürgen kesesine
Adl-i İlahi denilen
Büyük yalanı düşledi

Aç biilaç savrulurken
Barınaksız kentin sokaklarında
Kovalamaca oynarken satılmışın itleriyle
Hergün daha da ışırken bilinci
Bir batında üç kanayan şafakta
İnsan derisi bürünmüş
Sürüngenlere verirken
Kuşağından üç fidanı
Nazım’ın gözlerinde büyük hasreti düşledi

Kanayan ocaklarda
Direnirken zamansız ölümlere
Kurşunları söndürürken bedeni
Karartılan eylül sonu
Son kızılını giyerken kasımda
Onur’un yiğit Erdost'u
Fidanlar odun olurken
Temmuz yangınlarına
Şiire vurdu isyanı
“Sanılmasın kesildiler
Yarınlara adanmıştır
Che’nin onurlu elleri”
Diyebilmeyi düşledi

Abc’nin Ç’si dediler ona
Denizlerin özlemiyle
Sellenip akarken ömrü
Ne bilsindi dağlara kar
Yollara çığ düşecek
Ne bilsindi
Yıllar yılı kanayacak
Devrimcilerin dilleri

Payına düşen düştü
Güneşe yürüyen adam
Yüreği zaten dolu
Bir gün çıkagelirse
Çantası güneş dolu
Vallahi de şaşırmam
Yapar mı yapar deli



SORGUÇ

Süleyman’a secdedeyken mahlukat
Davudi bir sesle söylenir ninnim
Musa’nın elinde asa
Sıpa’nın sırtında İsa
Hira dağında pusuda Muhammet

Ötelerin gazabını haykırır
Ateşin hırsızına
Tanrılar tanrısı Zeus
Yehovanın Şahitleri kuşatır bir yanımı
Havariler sarar öbür yanımı
Sabırsız yolumu gözler
Arabatları sırtında
Yalınkılıç Sahabeler

Bekâret kemerlerine yıldırımlar düşesi
Dinlerin karanlığında
Göz açıp kapayana
Mağaramı perdeleyen örümceği
Aşmaya yetmedi gücüm
Onca yüzyıldan beri

Nasıl peydahlandı Musa
Meryem’in de vardır bir Firavun’u
Mesih İsa’dan kime ne
Asıl şairler piçtir
İşi neydi Freud’un bu dizede

İlk örtünen Sümerli Başrahibe
Uğraşı insanın kadim mesleği
Havva için mi soyunur bir yılan
Ne demeye çiçek açar
Ne kadar müstehcendir
Tüylü sulu bir şeftali
Umurunda mıdır postal sesler

Daim benini mi soyunur kadın
Neden çırılçıplaktır aynanın karşısında
Hangi sevişmeler orospuluktur
Etin okkası kaç para

Ferhat niye deldi sahi dağları
Bir ah’la mı dönüştü küle Kerem
Nasıl bir aşkın kurbanı mabette
Mevlana’yla halvetteyken Tebrizi

Kuyruğunu neden bırakıp kaçar
Kayada bir kertenkele
Bir akrep ne zaman sokar kendini
Kurbağalar ne zaman dalar suya
File kim fısıldar öleceğini

Balinalar neden intihar eder
Neden zıplar havaya
Suda bir yunus balığı
Köze basmış aptal gibi
Ya insanlar neyin telaşındadır
Gökler çiziyorsa kaderlerini

Güneş ne zaman hallaçtır
Bulutlar ne zaman pamuk
Ne zaman kopar kirişi
Ne zaman paslanır yay

Heradot kime dölledi tarihi
kimin uçkurunu çözdü iskender
neden böyle kalabalık
çanakkale bayırları

Cehennemden neden korkar yoksullar
Aklar mı aldatır mı
Ganj’ın bulanık suları
Hangi nehir akar gözüne doğru
Hangi taş yosun bağlamaz
Nasıl İngilizce bilir
Dağlı bir Pakistanlı

Ne zaman nankör zavallı
Ne zaman insandır insan
Ne zaman aş ekmektir
Ne zaman kanlıdır Fırat
Diller ne zaman çözülür ağıda
Türküler nasıl kanatır kendini
Suçsuzluğuna mı ağlar bir ırmak

Meşe ne zaman hükmeder demire
Ne zaman dost nasıl düşmandır ateş
Hangi yangınla karadır tarihe
Açdoyuran otluğunu unutarak madımak

Ne türden bir yaratıktır
Hangi anadan doğar
Ne zaman indi yaşama masaldan
Kendisiyle yüzleştiği için mi
Canavardan korkar insan


ÇOCUKTUM

Çocuktum uçardım geceler boyu
Uçardım düşlerimde
Ne çok kızardım Tanrı’ya
Cehennemi varmış diye
Terden don-gömlek giyinir
Yangınıma su serperdim
Anamın döşlerinde

Hem uyur hem uçardım
Hem görürdüm nasılsa
Sütle yunmuş sevgiyi
Günde üç öğün döven
Anamın gözlerinde

Çocuktum sayıklardım
Söverdim ana avrat
Başıma biten anam
Bismillahlar çekerdi
“Karakula görüyon
uyan çocuğum” derken

Çocuktum dövüşürdüm
Güçsüzleri alırdım
Devlerin ellerinden
Sevinç çığlıklarıyla
Fırlarken uykulardan
Başucumda bulurdum
Anamı hep gülerken


KAPRİSİ KARADENİZİN

Tıplamış burnundan düşmüş
Denizin
Bir bakarsın çarşaf sermiş
Ürgüler
Bir bakarsın karayeldir
Irgalar

Bir yüzü yeşili yamaçlarının
Öteki kaprisi karadenizin
Ben şemsiye açmasını bilemem
O yağacak zamanı
Havası uyy havası

İnadı uçurum geçer
Sevdalık arasına
Yürek kumsala savrulmuş
Balıklar pahasına

Fırtınalar koparır
Fındıkkabuğu suda
Kuşkusu korsan kaması
Yırtılır yelkenlerim
Ömrümüz kaç kulaç çeker
Tek yumurtanın ikizi
Mart ayı-sevgili yarim


GÖZLERİN

Göz değil senin gözlerin
Çöl kuşluğunda süzülen
Çatal kılıç çekmiş şahin

Göz değil senin gözlerin
Sis içinde ikiz çığlık
Közlere kesmiş özlemin

Göz değil senin gözlerin
Keşiş hilesi kuşanmış
Kerem yangınında gizlin

Göz değil senin gözlerin
Körük ağzında sabırsız
Ham çelik çifte hançerin

Gözlerin göz değil senin
İsyanın kadınca adı
Uçurumlarda gözlerin


ADRESİ ACILARIN

Cenhennemliktir doğuştan şairler
Adlarını hiç bir sütuna geçmez
Veresiye azap satan defterler

Acıların adresi ötelere yolcuyum
Yatmazlığım düne uyanmamaktır
Alların basmadığı uykuya nöbetteyim

Yüksünmeden taşırım odunumu
Yangınımda karanlığın suyu ısınır
Yasakların dalına asacağım donumu

Deli bir damla olurum ansızın
İttirip inakları cadı kazanlarını
Kızgın yağına damlarım yalanın

Buhurcular tütsülerken yaşamı
Yıldırımlara aşersin imgeler
Şiir emzirir güneşli zamanı

Dize namluyla gelince gözgöze
Günsüzlüğüyle yüzleşir körkurşun
Şifa niyetine kanar her dize


SAYIKLAMALAR

1/
Elden düşme bir umutla
Beş onluk harcayıp
İki solukta
Ellinci eylülü koydum hurcuma

2/
Anam en çok beni döver
En çok beni severdi
“İflah olmaz deli”ydim
“N’olacak halin” derdi
Kör koyunlar gözünde
Bir başak kılçığıyım

3/
Dünya bir meyhaneyse
Ve bir dünyaysa meyhane
Ne işim var bu hanede
Gidişim gelişimden
Daha saygın değilse

4/
Kırıkdüşler bütünüdür yaşanan
Kimisinin görmediği
Basan alı pembe görür kimisi
Kimisine aydınlık karabasan

5/
Turnalar nakış düşer
Gökyüzü kasnağına
Deseni göç
Rengi göçmen
Kirpiklerim kanat
Gözlerim göçmen

6/
Zaman günbatımıysa
Adsız hüzünler
Doluşur koynuma
Ay dediğin
Esmer tende
Beyaz ben
7/
Unuttum unutmayı
Gönül vereliberi
Şiir demini alsın
Semavere kondurdum
Haşarı sözcükleri

8/
İmgeler sarmaşığı
Sarılır aydalına
Dizeler gündoğdurur
Yarınların falına

9/
Üç bininci yılın tanöncesinde
Tamtam davullarına gerilir yüreğim
Sanal huriler uğruna
Yanar gözbebeklerim

10/
Bir ırmağın saçlarını taradım
Topuz yaptım gecenin ensesine
Kafdağı’nın yamacında
Kelebek ömrü biçildi gönlüme

11/
Es be allı poyrazım
Şöyle turna gönlümce
Arınsın dalyarınlar
Düncül çürümüşlerden
Dağların gözyaşıdır
Ağıtlarla çağlayan
Denizin özleminde

Günlerim gelmeze düşer
İnsanın sığlığında
Bütün akşamlar temmuz
Semah döner alevler
Kana kanmaz bin türlü
Dinlerin dölü kinler

13/
Tanrı’nın kara mandası
Ölmüş birinde günün
Yaş gönüne mahpuslayıp yaşamı
Asıvermiş güneşine çölünün

14/
Erilmez güneş gönlümü
Sürgün ettim gökyüzüne
Gökyüzü düşüverdi
Suyuyüzü gözlerine

15/
Evler göz göz
Gözler camgöz
Camgözler birbirine
Hesap içinde yangöz
Gözlere kıstırılmış
İçine akan gözler
Göz göze baka baka
Hangi gözleri gözler
Nasıl gözdeş olur ki
Dildeş olmayan gözler

16/
Kavağın yosmalığından
Rüzgârlar sorumludur
Yeller esmese de salınır kavak
Nereden bakarsan bak
Kösnüllüğü
Bir kısrak kutsayabilir ancak

17/
Boş yere sürtüklenme
Kırıtma yosma kavak
Koskocaman çakırgöz
Ateşten bakışını
Dikmişken üzerime
Kuşlar ninni söylerken
Bir yazın öğlesinde
Oynaşamam seninle
Bakışlarımla seviş
Ellerim bana gerek
Dokunma ellerime

18/
Alalacakaranlığın
Kırlangıç telaşında
Olamıyorsan bile
Binde biri kadar çırpın
Karanlığı yırtmak için

19/
Kırmızı, kan
Yeşil, serap
Tanımaz bir başka renk
Doğruluk simgesi deve
Velinimeti örümcek

20/
Aşkları düşlere kurban
Kızkurusu telaşında
Salınmalarda sokaklar
Her esen yelle oynaşır
Sürtünür bütün kuşlara
Yitik günler acısıyla
İçgeçirir kanatlara

21/
Einstein’ın olmadığı
Zamanlara rastlarmış
Aşkların atomluğu
Evvel zaman içinde
Bilinç saman içinde
Deve ninni söylerken
Örümcek hamak örmüş
Beyin tuman içinde
Bütün çiçekler orospu
Meyveler veled-i zina

22/
Rakıyı karalayan
Beyni karadonda softa
İster cennet ırmağında
Beş vakit yüzünü yu
İster kırklan zemzemle
Ağartmaz yüzünü su

23/
Şu küpü dolduran akça
Şu yayık yayan kalça

Şu küllerine yanan köz
Şu açlığa bağıran göz

Şu yatağa atılan kız
Şu zıpçıktı iri yıldız

Şu kaz çığlıklı molla
Şu bohçalanmış kafa

Şu aygır peşinde kısrak
Bu çürümüş akan ırmak

24/
Bir köpeğimiz vardı
Vara yoğa havlardı
Nenem kapıdan kovdu
Karnını bizden önce
Doyurduğu da vardı
25/
Zır dedi birileri
Körkuyularda biri
Çama çıkılırdı hani
Çam ağacı çam ağacı
Kirpiklerin gün eler
Yangınlarda kavrulurken
Yazgın ne çok bize benzer

26/
Göklerin sicimlerinden
Örülü ejderhalar
Akar dereler boyu
Günün karşı bayırında
Geçitsizliğim dolanır boynuma
Düşlerim kurur çeker
Islaklığa tutuklanır gözlerim

27
Pelteleşmiş gökyüzüne
Birazcık deniz katın
Maviye diş bileyen
Morarmışlara inat
Moru güllere bırakın

28/
Ellisine dayanmışken merdiven
Ev kaçkını
Sokak çocuğuysam ben
Yasaklı oluşumdur
Sokakta olmak varken

29/
Ha deyince atlanılmaz
Samur yele kısrağa
Geçti mevsimi çağlanın
Et kemiğe yakın gerek
İsterik aytabakta
Yebenisi kabarmış
Közüstünde kaburga

30/
Bar kümesin entelcesi
Gün batarken
Doluşur entelcikler
Dişileri gülük gülük yapışkan
Erkekler kabarır burunlar uzar
Nilüferlerle donanır bataklık

Gün doğar çırılçıplak
Bütün oyunu bozar

31/
Bir yudum dostluğun tadı
Artısı sevişmeler
Sevinç uğradı apansız
Tam da ben hüzünleydim
Biri gülen bir mavilik
Biri solgun bir mavişlik

32/
İnancım olsaydı hâlâ
Canınız cennete derdim
Tartışılır cennetliği
Elbette sizden sonra

33/
“Yalnızlık paylaşılmaz”
mış
Deme Özdemir Âsaf
Şair abi deme be
Kanama bağımlısı
Bölüşümsüz dünyada
Benim her gün kendimle
Paylaştığım ne

34/
Türküsüz türk
Ağıtsız kürt
Kansız faşist
Haramsız bir kapitalist
Doğmuşsa yeryüzüne
Ben dinozorum elbet

35/
Sözcükler dilini yutar
Çatkapı sevdalarda
Kardan gelinlik içinde ağaçlar
Benzer düşlerde kızlara

36/
Pire çıkarlar uğruna
Yakılır yorganlarım
Sırtımda deli gömleği
Kırk yamalı bir yaşam
Çekilir bir ipliği
Kalırım çırılçıplak
Köşeliye çıkar ismim
-Boyunuza boz iplikler-
Demeye varmaz dilim

37
Üşütülmüş günlerde
Örtüle yüreğini
Mey olup yaşam rengi
Islan dudaklarımda
Ak coş çağla durul durult
Ne yoğalt yarınları
Ne yarına bel bağla

38/
Karanlığa yumulunca gözlerim
Yüreğine daral gelir uykumun
Kişner eşinir tay gibi
Ilgar kızıltanlara
Alnında akıtma sakar
Ayaklar çapraz sekili

39/
Bir göçmenin gözleri olmalıyım
Kanatlarım hükmetmeli zamana
Geçmeliyim son dağı
Son göle varmalıyım
Yangınına su taşımalı gagam
Alevlerle sona koşan ormana

40/
Dolanırım ürkek deli
Yığınlı mekanlarda
Bebeksiz gözlerle
Süzer insanlar
Şiiri terkisinde
Doludizgin yüreğim
Dalgası yedeğinde
Başıboş bir tekneyim

41/
Yertanrıça’nın teri
Gözyaşı Göktanrı’nın
Birisi gri ağlar
Çimen çiçek güler biri

42/
Sevdası bohçasında
Bohçası dal ucunda
Gönlümü yoldaş alıp
Çiçeği dağa kaldırır
Dağlar konuk alınca

43/
Çine bir kafkas çiçeği
Akpınar’ın kıyısında
Torosların gelinciği
Çine Nimetti bozkırda

44/
İnsanlarım kurak bir çukurova
Yüreğim temmuzda ırgat
Yağlı kurşunlara gelesi günler
İlkyazı ağartısız anadolu eviyim
45/
Günevveli harcamış ateşini
Küllenmiş dağlı öfkesi
Yaslarda itten pişman
Karanlığa adanmış
Salyalı şölenlerde
Yozkurtlar uluşur yamaçlarında
Etekleri elden ele
Kirlenir gözdeleri
Dumanrengi peçelere bürünür
Yarasına kar basar
Susar Erciyes

46/
Rengine ağlayan bulut
Açıldığına yanan gök
Güneşin hırsızı ay
Asalağı gezegen
Doğumuna pişman bebek
Baharına düşman çiçek
Ne çıkacak dağım kaldı
Ne de benim bu kentler
Varoş koydular adını
Tükenen Anadolu’nun

47/
Hey
Dedi kağıt kaleme
Baharla yazla beni
Bağım ben bostanım ben

Uyandı yekindi kalktı
Deryalara daldı kalem

Hey
Dedi kağıda kalem
Ağırla nazla ben
Bağbanın ıssınım ben

Taylandı şahlandı kalktı
Bulutları çaldı kalem

48/
Sarılar giyindiğinde
Tırnakları bedenimde
Öyle bir kadındır iğde

49/
Su/da yürür dediler
İzini sürdüm sularda
Çöl oldum
İzini sürdüm suların
Göl oldum
Ne sularda izin vardı
Ne de sulardan bir iz

50/
Bir şiir ya/nar içimde
Kıpkızıl yarılır ya/nar
Çığlıklar ya/nar içimde
Dağılır avcumda ya/nar

Hiç yorum yok: